5 Eylül 2010 Pazar

geç kalınmış sevgiler

hep bir koşuşturmaca.
bir şeyleri kovalıyoruz.
hep!

hep hayıflanıyoruz, hep üzülüyoruz ardından.
ve hep susuyoruz.

tanrım! ne çok yok oluyoruz farkında olmadan!

****

eğer ki aşk, yakalanması gereken bir vapursa, biz geride kalanlar hep kaçırıyoruz o vapuru.
içimiz acıyor buna. kendimize kahrediyoruz. kendimize sövüyoruz ve hep haksız durumda oluyoruz!

ya habersiz seviyoruz, ya da susuyoruz.
öyle zamanlar oluyor ki insan söyleyecek söz bulamıyor. hani hayattan bıkarsınız ya, aynen öyle. yaşamak gelmez içinizden. ama siz mecbursunuzdur nefes almaya.

işte tüm bunların sebebi, hayat denilen girdabın içinden çekip çıkarılmayı bekleyen aşkları çıkaramamak.
zaman akıp giden bir nehir ve o nehirde geriye doğru yüzmek diye bir şey yok. işte o yüzden insan etrafındakilerin farkında olmalı.

hep!

****

-sen, hayattan çalmayı başarabildiğim nadide parçalardansın. girdap sırasında bulunan bir hazine gibi. eşsiz ve dokunmaya kıyamadığım!

baktı bana.
gülümsedi.
eline aslında hiç yakışmayan sigarasından bir yudum aldı.

farkettim.
gardını kaldıramadan inmişti darbe.

verecek bir cevabı yoktu buna.

artık bazı şeyleri kabullendiğimizden, açık açık konuşuyorduk böyle şeyleri. hep yaptığımız gibi.
hep yapacağımız gibi.

-peki ben diğerleri gibi bir şeyler öğrettim mi sana?
-hayır tabiki de. çünkü sen, benim aynadaki yansımam gibiydin.
durdu.
-şimdi değil miyim? dedi.
-öylesin de, farkındaysan yaşananlardan sonra sahiplik duygumun olmaması gerekiyor. dedim.

üzüldüm.
üzüldüğünü hissettim.

sustuk.
hep yaptığımız gibi.

****

hayatımızdakileri keşkeleri toparlasak bir bavulda.
taşısak onu istediğimiz yere.
hatta kurtulabilsek onlardan.
ne güzel olurdu değil mi?

insan bazen, geç kaldığını anlayınca zamanı geriye çevirmek istiyor.
nafile çabalar, mantıksızlığını gösterdikten sonra, iki kadeh içkiye ihtiyaç duyuyor insan.
ve sigaraya.

insan beyni, sahibini şaşırtıyor böyle durumlarda.
o olmasaydı ne olurdu? diye düşünüyor insan.
sürekli soruyor, sürekli sorguluyor.

ve, keşkelerine binlerce keşke daha ekliyor.
en acı verici olanı ise şu oluyor daima:
"keşke daha önce tanışsaymışız!"

içilen sigara sayısı günde iki katına çıkıyor, daha çok o düşleniyor, daha çok aynı şarkı dinleniyor ve daha çok özleniyor o.
çok özleniyor!

****

-seni bir gibi saklayacağım, kendimden bile! dedim.
baktı bana gözlerini soru sorarcasına açarak.

bir şey demedi. gerek de yoktu.
biliyordu.
vazgeçmeyeceğimi, hep seveceğimi biliyordu.

-en acı olanı ise, bizim bir daha hiçbir şekilde olamayacağımız. hiç! belki de birbirimizi başkalarına anlatacağız, bir anı olara.. dedi.

kimse bilmez.
kimse bilemez o anki parçalanmayı, o anki yalnızlığı.

böyle bir darbeye hazırlıklı değildim.
burnum kanadı, durduramadım.

****

geç kaldık bir çok şeye.
yaşamayı unuttuk hani bazen.
ve en acısı:

sevmeye çok geç kaldık!
tanımaya çok geç kaldık!

"sen, en kuvvetli adımlarımla yetişemediğim. kendini güze küstüren yalancı bahar... şimdi her şey temenni ettiğin gibi..! aşk kınında kaldı, cümleler boğazda. ben, çok üşüdüm."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder