17 Eylül 2010 Cuma

bu gece ölümü kokluyorum

bu gece ölümü kokluyorum.
tüylerim diken diken.
çığlıklar geliyor kulağıma. acı çığlıklar.

ölünce insan çığlık atar mı diyorum kendi kendime.
bilmiyorum. bağırıyorum. kimse duymuyor.
nefes aldığımı hissediyorum. evet, kalbim atıyor.
fakat neden beni kimse duymuyor?

yağmur sonrası toprak kokusunu hep sevmişimdir.
huzur verirdi bana. keşke o kokuyu hapsedebilseydik bir kavanoza, bir parfüm şişesine.
fakat o kokuyu güzel yapan doğallığı. yapay olarak elde etsek ne manası kalırdı değil mi?

bu gece topğrağın kokusu daha çok duyuyorum.

bedenim yaşıyor. lakin ruhum yaşamadıkça, ne önemi var bunun?

bu gece toprağın, ölümün kokusunu alıyorum.

ilk defa yürümeye başlayan bir çocuğun sendelemesi gibi kayıp düşüyorum yere.
oysa sarhoş değilim. aklım hiç olmadığı kadar başımda.
o an, ruhumun ölmüş olduğunu farkediyorum. ayağımın o yüzden kaydığını hayal meyal hatırlıyorum.

bu gece ölümü kokluyorum.
karanlıklar arasında bir mum ışığı.
cılız fakat umut verici.
birileri gelir de üfler diye korkuyorum.
o ışık "ben"im.
o ışık benim umutlarım.

bu gece ölümü kokluyorum.
beynimin yarattığı katiller öldürdü ruhumu.
öldürdüler.
öldürdüm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder