26 Ağustos 2010 Perşembe

ihtimallerle karışık sevişmek

kaybettiğim savaşların acısı çıkyordu tekrar o an.
sanki kollarım ağırlıklarımı ağırlıklarını taşıyamıyormuşçasına sallıyorum yürürken.

gözümün önüne geliyor sevdiklerim. "sevdiğim" dediklerim.

farkında olmadan sınıflandırıyorum, sıralıyorum onları değerlerine göre..

diyorum ki, en güzeli yarım kalandı.
neden mi?
hep "bir ihtimal" umududur onu güzel yapan.

ihtimallere tutunarak yaşamaya çalışan zavallılarız biz oysa.

onun gözlerine bakınca duyduğumuz sevinç, karşılık alabileceğimiz ihtimalinin doğurduğu sevinçti.

yollarda onu sürekli düşünürken karşımıza çıkar umuduyla yürümedik mi uzunca süre?
ve hatta bu düşünceyi inkar etmedik mi hep?

kendimize itiraf edemediğimiz ihtimallerle yaşamadık mı hep?

****

ayağım kaydı, düştüm.
kahkalarla bana güldü.

gözlerinin içi parlardı o güldüğünde.
içtendi. her hareketinde olduğu gibi güldüğünde de doğaldı.

düştüğüme gülüyordu şimdi de. alay ediyordu resmen.

-kalk hadi kalk sakar! dedi yine küçük bir gülümseme eşliğinde.
sarıldım ona.

ona sarıldığımda, kalbimden kalbine bir şeyler aktı.
hissettim. bir parçamı ona bıraktım.

yüzüne baktım. hala gülümsüyordu.

-seni seviyorum. dedim.

yorgun bir tebessüm yerleştirdi yüzüne. biliyormuş gibi sanki o an söyleyeceklerimi.
-ben de seni. dedi.

uzatmadım.
sustum.

****

karmaşıklaştırmadım ben hiçbir zaman.
dedim ki aslolan aşktır.

kaçmadım ben ondan. ona da koşmadım.
ama..
ama hiçbir zaman galip çıkmadım bir ilişkiden.
hayır, ilişkiden galip çıkan olmaz. evet.

bir ilişkiden yıpranmadan, doğru dürüst, insanca ayrılmadım.
yapamadım.

belki de diyorum ki şu an ben o insanı merkezime fazla itiyorum.
her şeyim yapıyorum onu.
belki de bunlar hataydı diyorum.

duruyorum öylece birkaç dakika.
diyorum ki "başlarım böyle işe!".

bırakıyorum düşünmeyi.
acımın tadını çıkarıyorum.
hep yaptığım gibi..

****

yağmur kokardı teni onun.

kollarımın arasına aldım onu. başını göğsüme koydu. uyuyacak gibiydi.
saçlarını kokladım. öptüm hafifçe.

-sen olmasan ben ne yapardım ha? dedim.
kaldırdı kafasını.
beklemiyordu bunu. belki de gerçekten uyumuştu o an.
-nasıl yani? dedi şaşırarak.
-sen, kimsenin dolduramayacağı bir boşluğu dolduruyosun şu anda. farkında olsan da olmasan da. dedim.

huzursuz oldu.
hissettim.
huzursuzluğu üzdü beni.

her şeyi açık yaşayamamak üzdü beni.

isterdim ki ben o an bağıra çağıra söyleseydim onu sevdiğimi.
olmadı.

kader deyip işin içinden sıyrılasım geldi bir an.
öyle de yaptım.

****

şimdi ise seni unutma ihtimaline tutunuyorum.
unutur muyum diyorum. iç ses hayır diyor.

insan sonu olan şeyden korkmamalı diyorum. sonu olmayanlar asıl korkutucu.

anlıyorum şimdi.

ihtimallerle karışık sevişmek böyle bir şeymiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder