27 Ağustos 2010 Cuma

bütün yavru kediler büyüdüklerinden ölür

şuursuz bir biçimde yapılan konuşmalar, aslında insanın özünü gösteriyor.
evet, evet.

insan, saçlamadığı anlarda çok daha samimi oluyor.
çünkü asla kendini kısıtlamıyor. o an ne düşünüyorsa onu söylüyor.

****

-nasıl da sahteyiz ve nasıl da kaçıyoruz kendimizden! diyorum.
canım sıkılıyor.
sigaramın olmayışı daha çok canımı sıkıyor. rahatlamam lazım.

-bizi gözetleyen insanlar için yaşıyoruz sanki! o ne düşünür diye tasalanıyoruz. başkalarına ayıp olmasın diye hareketlerimizi kısıyoruz. ve git gide aptallaşıyoruz! dedim.

sesim yükseldi birden. farketmedim.
ellerimi tuttu birden. rahatlamak istercesine. sinirlendiğimi anladı.
omzuma başını koydu. yüzümü okşadı.
sakinleştim. sinirimi aldı sanki o temaslar.

ah aşk sen nelere kadirsin!

-biz böyle büyüdük sanki. sanki onlar için yaşamamız gerektiği öğretildi bize ve hep bir tiyatro sahnesinde olduk. dedi.

onu o an daha çok sevdim.

-ben de korkarım bana laf gelmesinden. bilirisn beni. korkarım hep! dedi.

daha sıkı sarıldım.

bu kadın her defasında beni derinden etkiliyordu ve her seferinde tekrar aşık ediyordu kendisine!
rastladığım yegane tanrıçaydı o ve beni kutsuyordu şu an!

sesimi çıkarmadım.
tadını almaya baktım anın.
sessizce...

****

bir döngü var sanki yaşananlarda.
biri gelir biri gider gibi değil bu döngü. o kadar basit değil.

sanki bizler, başkalarını tatmin etmek için doğuyoruz, hayatımızı onlara adayıp yaşıyoruz.
sanki...
sanki biz kendimizi unutuyoruz yaşarken?

kayboluyor anılar ve birer robota dönüşürken, insanlığımızı mı kaybediyoruz?

****

-annem beni hiç sevmedi sanki. dedim.

kızdı bana.
çok kızdı hem de.

-saçmalıyorsun! çok içtin sen bu gece. yeter.

çekindim bir an. devam ettim konuşmaya:

-hayır. anlamıyorsun beni. annem beni sevdi elbette. ama sevdiği ben değildim. dedim.
-nasıl yani? diye sordu.

iç çektim.
nasıl da zorlanıyordum bunları anlatmaya. nasıl da zordu en sevdiğim kadına annemi açıklamak..

-o kendi hayallerini sevdi. kendi hayallerini, sahip olamadığı yaşamı ve sahip olamadığı mesleği sevdi bende. o aslında bende kendi yansımasını gördü. kendisini gördü. evet, annemdir. evet, canımdan öte candır. benim iyiliğimi ister. ama o, bencilliğini dışa vurur. çekinmez de. bu yüzden annem "ben"i hiç sevmedi. dedim.

uzunca baktı bana.
çok içiyorum diye çantasına koyduğu sigarayı çıkardı. bana da, kendisine de yaktı bir tane.

sigarayı içime çektikçe kurtuldum, hafifledim sanki.
tiryakilerin psikolojisi işte!

-yanındayım ben. dedi. ne olursa olsun yanındayım.

baktım gözlerine.
biliyordum.
yanımdaydı.

ve hep yanımda olacaktı.

****

"gençtim, hem de o güne dek sandığımdan da gençtim. yaşı olan ve kolay kolay faka basmayansa, açık yürekliliğimdi.
ve bu sonsuza dek sürecekti."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder