25 Ağustos 2010 Çarşamba

aşkı mümkün kılmak

sessiz sakin geldi bana doğru.

gözlerinin altı şişmişti. uyumaktan olsa gerek. çok uyumaktan.
kendine bir zamanlar doğru dürüst bakamadığının acısını çıkartıyormuşçasına kusursuzdu o gün.

-seni özlemişim. dedim.
gülümsedi.

iki yabancı gibiydik demek çok ağır olur bu duruma. daha çok yeni tanışmış gibiydik.
sürekli o konuşuyor, ben dinliyordum.
sahi, ben ne çok dinliyordum..

o gün de çok güzeldi.
güneş parlatıyordu saçlarını yine. gözlüklerini çıkarınca gözlerindeki o durgunluğu, yeniliği farkettim.

ürktüm.

sanki her şeyi yeniden yapan, hayatındaki her insanı yeniden tanımaya çalışan birinin bakışlarıydı onlar.

oturduk bir kafeye. o her zamanki gibi sodasını içerken, yaktım sigaramı. gözlerine baktım.

ben o an anladım koptuğumuzu onunla. görünmez bir el o "sevgi"yi, o "ilgi"yi kesip atmıştı.
canım acıdı. belli etmedim.

-dün çok saçma bir rüya gördüm. ve hayatımı yeniden şekillendirmeye, gerçeklere yönelmeye karar verdim. dedi.
sigaramdan bir fırt daha aldım. gözlerimi kıstım, hiçbir anlam çıkarılamayacak bir yüzle ona baktım. devam etti:
-o rüyanın etkisinde kaldım. ve artık seninle arkadaştan başka bir şey olamayız biz. dedi.

bir sigara daha yaktım.

ben o an anladım koptuğumuzu onunla. görünmez bir el beni kesip atmıştı hücrelerinden.

bir şey diyemedim. o samimiyetimize güvenerek anlatmıştı bunları bana. açık olmak adına bunlar konuşulmuştu. sesimi çıkarmadım.

çıkarsaydım ne diyecektim ki? "hayır, sen beni seviyorsun! kabul et bunu!" gibi şeylerle mi ikna edicektim onu bana ait olmamışken hiç?

sonra dedim ki kendi kendime; aşk, hep can acıtıyor. savuruyor bir yana hep seni. ve hep savrulan sen oluyorsun aşkta.

aşkı mümkün kılmak erkeğin elinde değilmiş hiçbir zaman. bunu tekrar anladım.
aşkı "aşk" yapan hep karşındakinin senin onu sevdiğini bilmesiymiş.
ve aşk, o tüm bunları anlatırken arkada çalan sezen aksu şarkasına hüngür hüngür ağlamakmış..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder