23 Temmuz 2010 Cuma

vuslata ermek

dedim ki:

"sen,çoktandır gelmesini beklediğim bir sevinçli haber gibi uğradın bana.
gece rengi saçlarınla sözlerini bağışladın.
ipeksi sesin gözlerime bir perde gibi indi.
yanımda buldum seni.
sen, ki benim kaybetmekten korkacağım tek insan.
gözlerine bakınca kendimi görebildiğim tek insan.
yanımda olmasa da soluğunu hissedebildiğim tek insan.
sen ki ben.
ben ki sen.
imkansız umutlarımın gerçekleşmesi.."

sustu. gözleri doldu, güzel yüzünü seyre daldım. döküldü ağzından cümleler:

"o ne şanslı kadındır;
nefesinde notalar ezen,
gozlerıyle aşkı çağıran,
sesıyle sevgılıyı resmeden...
o ki en kutsal gülüş,
korkutucu bir bahar rüzgarı.
yaslı çimen yeşilleri..
o ki şu anı kaybetmekten korkan,
geleceğin hezeyanı..
ıcım daralıyor..
tıkanıyorum yıne."

bekledim, ellerini tuttum. ve konuştum:

"ellerini tutup omzuma yaslanmana izin veriyorum.
bilirim, içinin daraldığını hissederim"

o anın keyfini çıkartırcasına susuyorum..
konuşmama gerek kalmıyor, zira kollarımda güvende olduğunu biliyorsun
bazen, sözlerden daha değerli oluyor susmak.
susmak ve sadece o güven hissiyle nefes almak..
yanında, güvende o..

cevap verdi :


"dudaklarımdan huzur akıtıyorum.
gözlerımden mutluluk.
uyuyorum..
ok kirpiklerim sana emanet,
uyandığımdaki yorgunluğun da bana.."

ve dedim ki:

"soluğunun bekçisiyim
sen yeter ki huzuru hisset
yanımda ol, yeter.."

son sözünü söyledi:

"kalbinin müziği kayıp bır kent kadar eski ve tanıdık..
aldığın nefesle uyuyorum kollarında..
yüzüne düşen gece saçlarıma sarılı..
sana yaklaşmasın kötülük diye,
tılsım gibi senı korusun dıye.."

dilimi yuttum. dakikalarca ona baktım gözümü kırpmadan.
sarıldım, sıcaklığım onu bulsun diye..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder