9 Ekim 2010 Cumartesi

elde duran hikayeye dönmek

geriye dönüşler vardır hep pişmanlıkların sonucunda.
vicdan denen şey vardır ya hani, o kontrolü ele alır. mantık uçar gider, kulaklarınıza dolan tek ses kalbinizin sesidir ve bir şekilde bilirsiniz ki o doğruyu söylemektedir. ne olursa olsun.

pişmanlıklarımız bizim canımızı sıkan aslında ana neden olarak. canımız sıkıldığında dahi geçmişteki bir pişmanlıktandır. birilerinin ardından dökülen gözyaşı da pişmanlıktandır esasında.

olay bu "pişmanlık" olayını kabullenmektir.

gerçeklerle yüzleşmek.
yüzümüze aldığımız sert bir darbe. burnumuzun kırılması.

ve...
ve akan kıpkırmızı kan.

****

gerime bakıyorum. geçmişime.
kimse yok.

herkes uzakta. görüşüm buğulu, belki de hayalgücüm onları "var" eden.

canım sıkılıyor.
canım çok sıkılıyor!

yanıma bakıyorum. ellerime.
kimse yok.

"oysa," diyorum kendi kendime "oysa ben az önce senin ellerini tutmuyormuydum?"

sesim yankılanıyor boş sokakta.
pencerelerde tek bir ışık yok. sokak lambalarının ışığı beni "gerçeklik"e bağlıyor.

ne olduğunu anlamıyorum. sokak kedileriyle birlikte yürüyorum. bir tek onlar kaldı yanımda.

-yalnızlık mı benim kaderim yoksa yalnızlık benim asıl sevgilim mi? diyorum sanki bir cevap alabilecekmişim gibi.

cevap gelmiyor.
içses bile suskun o an. cevabı söylemek istemiyor. cevabı bildiğimi biliyor zaten.

"neyse." diyorum boşluğa tekrar.
yürümeye devam ediyorum. adam akıllı yapabildiğim bir tek o var zaten.

****

bazen insanın kendisini kandırması gerekiyor.
kandırmak doğru kelime olmayabilir tam, bilmiyorum. yalandan inanmak diyelim biz ona.

bazen insan kendini inandırıyor "o da seviyor lan!" diye.
sorgulamıyor ki karşısındakini. çünkü ona tek bir ipucu, tek bir hareket, tek bir samimiyet sözcüğü yetiyor.

çünkü o aşık.

kendi kurduğu dünyada yaşaması gibi bir şey bu insanın. kendi terimleriyle, kendi isimleriyle, kendi sevgileriyle, kendi dostlarıyla.

hayaldeki sevgiliye aşık olmak, hayaldeki sevgiliyi öpmek, onun saçlarıyla oynamak.

kim söyleyebilir ki bize gerçekle hayal arasındaki farkı o kadar net bir biçimde? hiçkimse.
yaşanılanlar belki gerçek, fakat siz kuruyorsunuz beyninizde?

kim bilir...

sahi... kim bilir?

****

kendini kandırma oyununu çok uzatmamak gerekir. her şey tadında ya güzeldir ya.. bu da öyle bir şey.

zira hayal dünyasında yaşamak, gerçeklerin acılığından daha da çaresizce ve zavallıcadır.

bazen, elde duran hikayedir tek çıkış yol.
ve bazen, elde duran hikayedir en iyisi, en güzeli...

****

son kez değil ama çok biliyorum
elde duran hikâyeye dönüyorum
tükenmiş tarihimiz, kalıntı temsilimiz
kırık köşk sırçasında...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder