dans ederdim saçlarınla, bir sevgili gibi, sen beni sevmiyorken.
ağlardım deli gibi, ki ramak kalmışken çıldırmaya, senin benim için gözyaşı dökmediğini bile bile. çok sonraları, gözlerimin önünde erimesine izin verirken koskoca bir dünyanın, elimi eteğimi çektim hayatından, hayatlardan. yenilme psikolojisiydi benimkisi. pes etmek ya da çekip gitmek kadar kolay değildi düğüm. her ismini ünlediğimde başka kelime söyleyememek kadar zor, nefessiz kalmama rağmen tekrar koşmaya çalşmam kaar imkansızdı aslında unutmak.
aklıma düşmeyen sıradan bir ağrıymış gibi kabullenmeye başladıktan sonra başladı bu kasvet. nasıl geldi oturma odama, nasıl benimle bu kadar uzun konuştu, nasıl onur konuğum oldu hiçbir fikrim yok. kaybetmenin verdiği acı yok oldu, sen, ben, o imkansız aşk dahi yok oldu. hitabetlerimin sahibi, vücut ısım, gözyaşım, hatta ve hatta gülüşüm oldu. fark etmeden hayatım oldu o kasvet.
ve yine, fark etmeden, gömüldüğüm kasvetin içinde gözlerim kör oldu. bir amânın el yordamıyla yönünü bulması gibi ben de seni aradım hep. her defasında parmak uçlarım parmak uçlarını aradı. arayışlarımın korkusuydun sen. soğuk duvarlara değen tenim, yine pul pul döküldü. çok sonraları anladım bir şizofren gibi seni karanlıklarımda bıraktığımı. sürekli kürk giyen o arjantinli gibi, ben de kendi rüyamdaydım.
anladığımda bir hayatı yok ettiğimi, ki bu onun yok oluşuna izin vermemle aynı şeydi, uzun süre sonra izin verdim yüreğimin beni ele geçirmesine.
o kadın haklıydı. kelimelerimin tonlamasını yitirmesi, gözlerinin feriyle buluşma korkum ondandı. onun haklılığıydı sihrimin yitmesi. onun sözleriydi biten sigaram ve sessizliğiydi benim budanan dallarım.
sahipsiz bir kedi gibi terkedişim/terkedilişim, tahmin ettiğinden de önceydi. zaten kediler, yaşlandıklarından ölürlerdi.
hatırlıyorum, henüz yaşanmadan önce ben de aramıştım her bakışta izimi. hediye ettikten sonra çekip gidişi bile önemsizi aslında. özlemek bir heyecan, çağrışan her kelime baş tacıydı. mevsim değiştikten sonra bile içimi ısıtan tek şey bir nağmesiydi sesinin. hayatının değersiz figüranlarından olmak, ama bundan zevk almaktı onunla birlikte olmak. bazen hala mümkün müdür tekrar sevmek diye tereddüt etmekti onunla solumak. tehlikeliydi, yakıcıydı, can acıtıcıydı ama sonuna kadar cezbediciydi. en mavi zamandı o ve ben daha ayılamamıştım bile.
yanlış okunmuş bir şiir gibi şimdi düşlerim. olması gerekenden uzak, benden uzak, senden uzak. ağıt yapmak bile içimden gelmiyorken, şimdi yağmurdan zevk alan bir mazoşist gibi ruhum. kurtuluşu olmayan bir hastalık artık melankolim, dairemin dışında ne bekleyen, ne de gözyaşı döken.
beni bekleyen karanlık gecelerden kurtulmak mümkün değilken, tutunacağım tek dal, bana cesaret verecek tek şey yaşamın kendisi olması gerekirken, başımı kaldırıp gökyüzüne bakıyorum. geriye kalan ne ben, ne de sen; yalnızca özgürlük.
hiçbir şey değişmedi, evreni ikna edemedim seninle olmaya.
sonunda sen bana dönüştün, ben de sana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder